13 Ocak 2021, 13:23 tarihinde eklendi

KANAT 3. BÖLÜM

KANAT 3. BÖLÜM
TELEVİZYONDAYIZ LAN!

Hızlı adımlarla yürüyorduk. Ara ara düşme tehlikesi geçirsek de gideceğimiz yere varmıştık. Hulusi abinin kahvesi biraz ısınıp televizyon izleyebileceğimiz tek yerdi. İçeri girdiğimizde birkaç memnuniyetsiz yüz bize doğru döndü; sokak çocuklarını insanlar çok sevmez ne de olsa. Hulusi abi yine de bize iyi davranırdı. “Vay sokağın kralları gelmiş” diye seslendi bizi görünce. Nevzat gülümsedi, ben her zamanki mesafeli duruşumu sergiledim. Nevzat, “Abi haberleri açsana”  diyene kadar etrafta sadece okey taşlarının diziliş sesi duyuldu. Televizyon tam zamanında açılmıştı. Emniyet müdürü, önünde bir sürü mikrofonun olduğu bir kürsüde duruyordu. Rıza Alpaçık olanca haşmeti ile sert sert kameralara bakıyordu. Birkaç saniye sonra da konuşmaya başladı.

“Arkadaşlar biliyorsunuz dün korkunç bir cinayet işlendi. Saygıdeğer Ali İhsan Oymacı iki yankesici tarafından hunharca öldürüldü. Ekiplerimiz gerekli delil toplama çalışmalarına ve görgü tanıkları ile görüşmeye devam ediyorlar. En yakın zamanda bu iki suçluyu yakalayarak adaletin önüne çıkaracağız. Şimdi size Cinayet şube amirimiz Hikmet Bey’i takdim ediyorum. Kendisi bu operasyonu yönetecek amir olup, sorularınızı cevaplayacak.”
Kürsüye, yaşlı, gözlüklü bir adam çıktı. Dedeme ne kadar benziyor diye geçirdim içimden. 

Gazetecilerden biri, “Katillerin görüntüsü var mı?” diye sordu. Hikmet komiser gazeteciyi biraz süzdükten sonra omuzlarını silkerek, “Ne yazık ki olayın olduğu bölgede kar yağışı nedeni ile bir elektrik problemi yaşanmış ve mobese cihazlarına zarar vermiş. Bu nedenle maalesef elimizde görüntü yok ama görgü tanıkları tarafından verilmiş detaylı profiller var. Katillerin iki ya da daha fazla kişi olduğunu tahmin ediyoruz. Rahmetli, birinin peşinden koşmuş ama ara sokaklara sapmışlar. Saint Antuan’a doğru giderlerken birkaç görgü tanığı çocuğu yakalamaya çalışmış ama ne yazık ki ellerinden kaçırmışlar. Bir görgü tanığının verdiği eşkale göre çizilmiş robot resimleri arkadaşlar hepinize teslim edecekler. Katiller on altı, on dokuz yaşları arasında, muhtemelen madde bağımlısı iki genç.” Gazetecilerin ellerini kaldırmalarına rağmen Hikmet komiser ellerini ‘Durun’ şeklinde kaldırdı, “Arkadaşlar yeni gelişmeler olunca sizinle paylaşacağız.” Arkasını dönerek kürsüden inerken Rıza Alpaçık tekrar kameralar karşısına geçti. “Şunu bilin ki saygıdeğer milletvekilimizin kayınpederini öldüren bu kişiler başka kimseye zarar veremeden yakalanacaklardır. Emniyet amirliğimizin en deneyimli başkomiseri Hikmet Yiğit kendilerine enselerindeki nefes kadar yakındır. İyi günler arkadaşlar.” Şimdi yayın tekrar stüdyodaydı. Alımlı haber sunucusu kadın, “Evet emniyet birimlerinin paylaştığı robot resimlerini paylaşıyoruz. Bu kişileri görürseniz lütfen aşağıdaki numaralara bilgi veriniz.”

Televizyonda çıkan korkunç robot resimlerdeki tek benzerlik Nevzat’ın burnunun üzerindeki kocaman bendi. Nevzat’ın beni dürterek “Televizyondayız lan”  dediğini hatırlıyorum. Sessiz olmasını işaret ettim. Okey taşlarının tekrar hareket ettiğini duyduğumda ise rahatlamıştım. Kimse biz olduğumuzu anlamamıştı.

HİKMET YİĞİT

Bu bölümü Hikmet Başkomiser hakkında topladığım bilgilere istinaden yazacağım. Abartı ya da eksiklik olursa şimdiden kendisinin affına sığınıyorum.

Hikmet Başkomiser emekliliğine aylar saymaktaydı. Hayatında, birkaç tanesi dışında her cinayet soruşturmasını bir şekilde kapattığını ilk öğrendiğimde çok korktuğumu hatırlıyorum. Çünkü bizi yakalayacak adam oydu; hem de hiç işlemediğimiz bir cinayet yüzünden.

Yalnız yaşadığı iki oda bir salon evi vardı. Hayatı boyunca hiç evlenmemiş olan Hikmet Komiser’in evlilik dışı bir oğlu vardı ama oğlu ile araları bozuktu; neredeyse hiç konuşmazlardı. Birkaç kez oğlu başını belaya soktuğunda onu içeriden çıkarttığı bilinen bir şeydi. Hikmet komiserin oğlu dışında hiç suç kaydı yoktu, hiç haram yememişti ve hiç kimsenin hakkına girmemişti. Çok dürüst bir adam profili çizmekteydi. Ama onun da bir problemi vardı.; alkol. Neredeyse sabaha kadar içer; uyumaz, sızardı. Cinayetin işlendiği gece Rıza Alpaçık kendisini aramıştı. Bir süre telefon çaldıktan sonra telefonu açmıştı. Rıza Amir’in cızırtılı gelen sesini biraz da alkolün etkisi ile çok alamamış, sonra pişman olacağı şeyi söylemişti. “Tamam amirim yarın sabahtan Emniyet’teyim.” Emekliliğine sayılı günler kalmış bir başkomiser için bizimki gibi bir davayı almak gerçekten çok büyük bir külfet olmasının yanında ikinci sınıf bir Hollywood filmi klişesi gibiydi. Telefonu kapattıktan sonra pişmanlıktan müzik açmıştı belki de. Hatta açtığı şarkı durumla benzeşen ‘Yakarsa dünyayı garipler yakar'dı. Boşalan parmak izi dolu rakı kadehinin içerisine birkaç yudum daha rakı koymuş, oda sıcaklığında ısınmış rakı genzini yakmış ve yüzünü buruşturmasına sebep olmuştu belki de. Kesin o telefonu kapattıktan sonra içten bir siktir çekmişti kendisine yada ayılınca çekecekti. Bu konuda kafam karışık henüz kendisine sormaya da fırsat bulamadım. Tanıştığımızda zaten bunu soracak durumda değildim.

Tanıştığımız zaman benim ciğerim yanıyordu. 

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *