09 Ocak 2021, 23:11 tarihinde eklendi

KANAT 2. BÖLÜM

KANAT 2. BÖLÜM
Ölmüş Lan
 Ranzanın üzerinden sıçrayarak kalktım; her şey rüyanın devamı gibi geliyordu. Uyuşturucunun etkisi dağılmış yerine korkunç bir ağrı bırakmıştı. Bir süre Nevzat’ın yüzüne anlamsız bir şekilde baktım. Nevzat en sonunda dayanamayıp yüzüme öyle bir tokat attı ki en trip kafada olsaydım yine kendime gelirdim. Altında kalamazdım bunun. Şimdi burada dile getirmek istemediğim okkalı bir küfür ettim; bir yandan da çenemi tutup hareket ettiriyordum yerinden çıkmış mı diye. Nevzat hala kendini tekrar ediyordu. “Ölmüş lan, ölmüş oğlum. Biz öldürdük. Siktir ya ne yapacağız şimdi.” Hadi seni yine ıslahevine koyarlar da oğlum ben on sekizimi geçtim beni kesin katiller koğuşuna koyarlar. Şişlerler oğlum beni.” Bu sefer tokat atma sırası bendeydi. Nevzat konuşmaya devam ederken bir yandan da elindeki gazeteyi sallıyordu. Avucumun içine tükürdüm, Nevzat’ın  suratına öyle bir patlattım ki tokadı dengesini kaybedip yere düştü. Pişman oldum evet ben içi buz gibi olan Kanat, kimine göre kibirli, kimine göre gaddar Kanat, Nevzat’ın o düşüşünü görünce o tokadı attığıma atacağıma bin pişman oldum. Nevzat düştüğü yerde oturdu kaldı. Önce omuzları sarsılmaya başladı sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. “Bittim oğlum ben, bittim valla bittim.” Elimi omuzuna koydum, Nevzat yüzüme baktı, gözlerinden akan yaşlarla sümükleri birbirine karışıp dudak kenarlarından aşağı doğru akıyordu. “Nereden öğrendin adamın öldüğünü? Bir sakin ol da anlat bakayım.” dedim sonra bir nefes alıp devam ettim “Çok acıdı mı lan?” Nevzat yok manasında kafasını iki yana salladı ama acıdı mı diye sorduğumda elini yanağına götürmüştü; belliydi acımıştı. Benim de içim acıdı ama acımı daha fazla düşünmeme izin vermeden Nevzat yere koyduğu gazeteyi açtı. “Aha bu adam o değil mi?” diye sordu. Bir süre gazetede göz gezdirdim. Hükümet yeni ekonomik reformları açıklıyor! Yok bu değil. Fenerbahçe Ibrahimoviç çok yakın! Yok bu da değil. Emekli maaşlarına zam! Bu da her gün çıkan bir haber zaten ve işte oradaydı gazetenin ilk sayfasında küçük fotoğrafın altındaydı haber. Demek ki moruk güçlü birileri için önemli biriydi. Öyle herkesin ölümünü ilk sayfada vermez gazeteler. 
“Kapalıçarşı’nın önde gelen kuyumcularından ve milletvekili Zekai Karabatmaz’ın kayınpederi, Ali İhsan Oymacı kimliği henüz tespit edilemeyen kişi veya kişilerin saldırısına uğrayarak hayatını kaybetti. Görgü tanıklarının ifadelerine göre iki yankesicinin Ali İhsan Oymacı’nın cüzdanını çaldığı ve maktulün yankesicileri kovalarken bir süre sonra gözden kaybolduğu bildirildi. Polis konu ile ilgili geniş çaplı soruşturma başlattı. Konu ile ilgili açıklama yapan İstanbul milletvekili Zekai Karabatmaz, “Değerli büyüğümüz ve kayınpederim Ali İhsan Oymacı’yı kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz. Kendisi hem çok bilgili bir insan hem de partimizin büyük bir destekçisiydi. Milletimizin başı sağ olsun. Katilleri mutlaka bunun hesabını vereceklerdir.” dedi. Sadece gazetemiz tarafından ulaşılan emniyet müdürü Rıza Alpaçık maktulün vücuduna aldığı çok sayıda darbe sonrasında kafasına tek el sıkılan kurşunla öldürüldüğü bilgisini vererek gün içerisinde detaylı bir basın açıklaması yapılacağını söyledi.
Nevzat’a baktım gülmeye başlamıştım. “Oğlum adamın kafasına sıkmışlar işte. Biz öldürmemişiz. Yalnız var ya içim nasıl rahatladı bilemezsin. Ben bunu vicdanımda nasıl taşırdım yoksa.” Nevzat’ın hala endişe içerisinde olduğunu fark ettiğimde aklıma dank etti. Peki bize kim inanacaktı ki adam bizi kovalarken ortadan kaybolmuştu. İki sokak çocuğunu kovalarken, iki balici sokak çocuğunu kovalarken. “Nevzat oğlum bittik biz!” 
Nevzat’ın omuzları yeniden titremeye başladı.
 
Nevzat
 O kadar şeyden bahsederken Nevzat’tan bahsetmemek olmaz. Bir kere ben bunu kendim için olduğundan çok Nevzat için yazıyorum. O ıslahevine ilk geldiği gün benim iki senem dolmuştu bile. Elinde bir poşetle koğuşun içerisine girdiği günü hatırlıyorum. Nevzat insan irisiydi. Yaşına göre gerçekten çok iri bir çocuktu. O zaman ondört o onbeş yaşındaydı. Bembeyaz bir tene sahipti, kalın kaşlarının altında iki küçük gözü vardı. Korkmuş gözlerle etrafına bakınıyordu. Ben ranzamdan kımıldamadım bile. Koğuştaki diğer çocuklar Bıçkın’ın arkasında hemen önüne dikildiler Nevzat’ın. Bıçkın’ın adını hatırlayamıyorum. Muhtemelen ya kendi küçük mafyasını kurmuş ya da çoktan öldürülmüştür şimdi. Ama koğuştaki her çocuğu sindirirdi Bıçkın. İlk gelişte sindirirdi ki sonradan sorun çıkarmasın o çocuk. Nevzat’ın karşısına dikildi. “Hoş geldin gardaş” dedi. Elini Nevzat’ın öpmesi için uzattı. Nevzat ne olduğunu anlayamamıştı. Gözleri dolu dolu oldu. O sırada burnunun üzerindeki beni çarptı gözüme. Bu ben nedeni ile daha sonra Nevzat’ın lakabı “Benli” olacaktı. “Bıçkın, rahat bırak çocuğu, korkmuş zaten hele bir yerleşsin yerine.” dedim. Bıçkın bana döndü gözlerinde ateş yanıyordu. Bir otuz boylarında bir çocuğun etrafa bu kadar korku saçmasına bir türlü anlam verememiştim. “Ne diyon lan sen suratına sıçtığım.” Bu cümle sonrasında o bir otuz boyundaki çocuğun neden etrafına bu kadar korku saçtığını anlamıştım. Bıçkın kim olursa olsun direkt olarak rakibine saldırıyor,  etrafındaki diğer çocukları gaza getiriyordu. Tabii sonrasında yanındaki bütün çocuklar benim ve Nevzat’ın üzerine yüklendiler. Yalnız belirtmeliyim ki o yediğim dayak sırasında Bıçkın’a da hiç de fena olmayan bir yumruk çakmıştım; ondan sonrası karanlık.  Gözlerimi açtığımda revirdeydim yanımda da Nevzat oturuyordu. Ben gözlerimi açınca bana gülümsedi. “Adın ne?” diye sordu. Bir süre sanırım kafama aldığım darbeden olacak neydi ulan benim adım diye düşündüm. Sonunda “Kanat” deyiverdim. Elini uzattı “Ben de Nevzat. Beni koruduğun için teşekkür ederim Kanat. Arkadaşım olur musun?” diye sordu. Gülümsedim. Gülümserken elmacık kemiğim üzerine yediğim yumruk yüzünden canım acıyordu. “Arkadaş değil de bundan sonra kan kardeş oluruz muhtemelen. Kanımız akarken tanıştık.” dedim. Nevzat gülümsedi. 
Nevzat benim aksime çok duygusal bir çocuktu. Kimse ile başı belaya girsin istemez, kimseye terslenmez. Oysa ki tahminimce o cüsse ile o ıslahevinde ezemeyeceği tek bir çocuk bile yoktu. Bir de benim gibi değildi ben gerçekten işlediğim bir suç nedeni ile buradaydım o ise abisinin işlediği bir suç nedeni ile. Hoş ikimizin de işlediği ülke şartlarına göre suç sayılmazdı ama işte ikimiz de buradaydık.
Hep yan yana olacağız kardeşim. 

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *